Çok Gezen Bilir Münazara Savunması

Bu bölümdeki örnek münazara metnini inceleyerek çok gezen bilir ile ilgili münazara savunması konusunda kısaca fikir edinebilir, etkili bir anlatım yapabilirsiniz.

Bilmek söz konusu olunca insanlar çok okuyan veya çok gezen bilir şeklinde iki farklı görüşü savunuyor. Herkesin düşüncesi farklıdır ama gezmek okumaya göre insanın daha çok şey öğrenmesine fırsat vermektedir. Öğrenme üzerine insanın gördüğünü daha iyi öğrendiğini biliyoruz. Okunan bir bilgi ara sıra tekrar edilmeyince bir zaman sonra unutuluyor. Oysa gezince bizzat işin içinde oluyoruz. Bilmediğimiz bir yere gidip olayın kahramanı oluyor, kendi gözlerimizle görerek, yaşayarak bilgi ediniyoruz. Bu yüzden gezmenin bilgi edinme anlamında daha işlevsel olduğunu söylemek gerekiyor.

Çok gezen mi çok okuyan mı sorusu için şunu söylemek isterim: İnsanın bir kitap veya bir bilgi okuması için onun yazılması gerekiyor. Bir şey yazmak için de gezmek ve bilgi sahibi olmak şarttır. Dolayısıyla önce gezeceğiz, göreceğiz ki bilgimiz artsın. Gözle görülen her şey zihinde daha kalıcı olur. Aradan uzun bir zaman geçse bile gezip gördüğümüz yerler hakkında edindiğimiz bilgileri unutmayız. Çünkü görerek öğrenmenin uzun süreli etkisi vardır. Bir de seyahat etmeyi seven biriyseniz önünüzde sizi bekleyen görülmemiş birçok yer, keşfedilmemiş birçok bilgi var. Okuyan da çok şey bilir ancak gezmek bilgi edinmek bakımından okumaya oranla daha ağır basıyor.

Bir de okunan her bilgi doğru değildir. Kaynaklarda birçok bilgi kirliliği ile karşılaşıyoruz. Bu nedenle okuyan insan okuduğu bilginin doğruluğundan tam olarak emin olamama sorunu yaşayabilir. Çok okuyan ne kadar çok şey bildiğini düşünse de bu bilgiler gerçekten doğru mu, orası meçhuldür. Oysa gezdiğimiz bir yer hakkında ise daha kesin ve net bilgilere ulaşıyoruz. Kendi gözlerimizle gezip gördüğümüz yerleri yakından tanıyoruz. Bu durumda çok gezen hem doğru hem de çok bilgiye ulaşır.

Çok gezenin çok şey bildiği konusuna Eviya Çelebi isimli ünlü seyyahı örnek verebiliriz. Evliya Çelebi gezdiği yerler hakkında öğrendiği bilgileri ünlü eseri Seyahatname’sinde aktarmıştır. O 50 yıl gibi çok uzun bir süreci kapsayan zaman diliminde birçok yeri gezmiş, öğrendiklerini 10 ciltlik eseri olan Seyahatnamesi'nde aktarmıştır. Okuyanın bilgilenmesi için de önce gezmek ve bunları yazmak gerekiyor. Bir konu hakkında araştırma yapsanız, o konuyla ilgili birçok kaynak inceleseniz çok gezen kadar bilgili olamazsınız. Okuduğunuz konuları birinci ağızdan dinlemek, o bölgelere gidip insanlarla yüz yüze görüşmek daha ayrıntılı bilgiler edinmeyi sağlar.

Sonuç olarak çok gezen kişi, gördükleriyle, yetkili ve kendisine rehberlik eden kişilerden duyduklarıyla daha çok şey öğrenir. Okunarak öğrenilen bilgi, gezerek öğrenilen bilgiyle yarışamaz. Kısacası, insan gezdiği müddetçe daha somut ve zengin bilgilere ulaşır. Gezmek insanın duyu organlarını doğrudan harekete geçiren bir iş olduğundan öğrenilen bilgiler, hafızada uzun süreli yer ediyor, kalıcı hale geliyor. Dolayısıyla gitmedik yer bırakmayan çok gezenler dünyalar dolusu bilgiyi heybesine doldurmuş oluyor.