Bu bölümdeki metni inceledikçe insan bilmediğini ayağının altına alsa başı göğe erer sözü ile ilgili kompozisyon konusunda fikir edineceksiniz.
Biz insan olarak çok şey bildiğimizi, pek çok konuya vakıf olduğumuzu zannederiz. Aslında bilmediğimiz o kadar çok şey var ki, sadece onlarla karşılaştıkça yüzleşmiş oluyor ve ne çok şey bilmediğimizi fark ediyoruz.
Yeni durumlar yaşadıkça, yeni şeyler keşfettikçe daha önceden hiç bilmediğimiz bir sürü şey öğreniyoruz. Bunları göz önüne alırsak bilmediğimiz hala çok şey var demektir. Bu anlamda kendimizi üstün görmemek gerekir. Ama biz insanlar genel olarak çok bilgili olduğumuzu sanıyoruz, büyükleniyor, kibre kapılıyoruz. Bilmediklerimizi ayağımızın altına almayı bir denesek onların yüksekliği ile başımız adeta göğe erer. Yani demek istediğim o kadar çok bilmediğimiz konu var. Bunlar yığınla göğe kadar ulaşabilir.
Bana göre bilmediğinin çok olduğunu fark etmek de önemlidir. Kendimizi çok bilgili sanıp da aldanmaya hiç gerek yoktur. Sadece bir şeyler yaşamak gerekiyor. Yeni olaylarla karşılaşmak gerekiyor ki onların bizim için birer eksiklik olduğunu anlayalım. Örneğin taşları, kutuları üst üste koyduğumuzda onlar yüksek bir şey haline gelir. Yüksek bir yere ulaşmak veya yetişebilmek için bu taş veya kutuların üstüne basmamız gerekir. Bir ağaçtan elma, armut almak istediğimizde boyumuz yetişmezse ayağımızın altına üst üste konulan bir şeyler gerekir ki yükseğe uzanalım değil mi? Bilmediğimiz bilgiler de üst üste konulan taşlar gibi göğe kadar uzanır.
Kısacası sağda solda ben çok bilgiliyim diye hava atmamalıyız. Bilgimizin çok olduğunu düşünür göğsümüzü kabartmamalıyız. Böyle böbürlenip de millete caka satmamalıyız. Gerçekte bildiğimizden daha çok şeyi bilmiyoruz. Hatta abartı olmasın, bilmediklerimiz çok çok fazladır. Onlar başımızı göğe değdirecek çokluktadır.
Tags:
Kompozisyonlar