Atatürk'ün millet sevgisi ile ilgili sözlerini derleyiniz. Bu sözlerden biri hakkında bir konuşma hazırlayınız.

7. Sınıf Türkçe kitabındaki sonraki derse hazırlık sorusu: Atatürk'ün millet sevgisi ile ilgili sözlerini derleyiniz. Bu sözlerden biri hakkında bir konuşma hazırlayınız. Atatürk'ün millet sevgisiyle ilgili sözlerinden biri hakkında hazırladığınız konuşmayı gerçekleştiriniz.

Arkadaşlar Atatürk’ün millet sevgisi ile ilgili “Bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için fedakar bir halktır.” sözünü seçtim ve şimdi size bu sözle ilgili kısa bir konuşma yapacağım. Türk milleti olarak bizim milletimiz vatanını çok seven bir millettir. Bunu tarihte yapılan kahramanlıklarda açıkça görebiliyoruz.

Vatanımızın bağımsız olması bizim için her şeyden önemlidir. Kahraman ecdadımız içindeki vatan sevgisiyle Kurtuluş Savaşı'nda düşmanları yurdumuzdan atmasını bilmiştir. Bu uğurda sayısız şehitler vermişiz. Niçin mi, bu güzel vatanımızın kimsenin himayesine girmemesi için. Şimdi şehitlerimize ne kadar dua etsek, onlara ne kadar teşekkür etsek azdır değil mi?

Vatanımız için kahraman milletimiz canını feda etmekten çekinmemiştir. Kendini mermilere, top ve tüfek ateşine adeta siper etmiştir. Dolayısıyla bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için her türlü fedakarlığı göze alır. Vatan her şeyden önce gelir çünkü. Vatan denilince bizim için akan sular durur. Canımızı hiç çekinmeden feda ederiz.

Sonuç olarak vatan sevgisinin yerini başka bir şey alamaz. Özgürlük ve bağımsızlık bizim millet olarak karakterimizdir. Millet olarak vatanımız için, özgürlüğümüz için fedakarlık yapmaktan çekinmeyiz. Konuşmam burada sona ermiştir. Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim.

2 Yorumlar


  1. ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: KARANLIKTAN KORKMAM
    On beş yaşlarındaydım. Manastır Askeri İdadisi'ne gidiyordum. (O zamanın lisesi) Yaz tatilinde dayımın çiftliğine gitmiştik. Komşunun oğlu Enver'le çok iyi arkadaştık. Ara sıra birlikte gezerdik. Bir gün Enver, bizim bağa gidip üzüm yiyelim, dedi. Ben de olur dedim. Annelerimizden izin alıp yola çıktık. Sağda solda fazla eğlendiğimiz için, karanlığa kaldık.
    Enver: "İstersen dönelim. Sen şehir çocuğu olduğun için, karanlıktan korkarsın. Böyle durumlara alışık değilsin" dedi.
    Ben karanlıktan korkmadığımı söyledim. Yola devam edelim dedim. Tarla kenarı, patika yol, ağaçlık alan derken, karanlık iyice çöktü. Yanımdaki Enver'i zor seçer oldum. Bir saat önce dağların kartalıyım diyen Enver, gel Mustafa dönelim, az kalmıştı ya, yarın gündüz geliriz, demeye başladı. Neyse ki sonunda bağa vardık ve birer salkım üzüm kopardık. Üzüm yiyerek çiftliğe döndük.

    Öğretmenim Atatürk - Bilgi Yayınevi - Sayfa: 47
    İlkokul 3. Sınıf Tüm Dersler - Çalışkan Yayınları - Sayfa: 42

    YanıtlaSil


  2. ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: İLK ANDA CANIM SIKILMIŞTI
    Bakla tarlasında yalnız başıma bekçilik yaptığım günlerden birinde öğle vakti kulübenin önündeki çardak altında uyuya kalmışım. Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum, annemin sesine uyandım.
    Annem: ” Dayısı şuna bak, Mustafa uyuya kalmış. Makbule dün pınardan soğuk su içince hastalandı ya, Mustafa bütün gece başında bekledi. Ondan uykusunu alamadı. Neyse ki Makbule’ye ballı ıhlamur içirdim de iyileşti ” dedi.
    Dayım: ” Bırak canım uyusun. Benim en sevdiğim şeydir burada uyumak. Bu öğle sıcağında karga falan uğramaz. Bir yatsam iki saatten önce top atsan uyanmam ” dedi.
    Bu konuşmaları duyunca ayağa fırladım. Uykuda yakalandım diye ilk anda canım sıkılmıştı ama Makbule’nin iyileştiğini duyunca rahatladım.

    Bir Öğretmenin Kaleminden ATATÜRK - Doğan Egmont - Sayfa: 18

    -----------------------------------------------------------------

    NACİYE KAYBOLDU
    Dayımın bakla tarlasına Makbule ile giderdik. Bir gün Naciye de bizimle gelmek istedi. İlk defa benden bir şey istediği için olmaz diyemedim. Annemden izin çıkınca o gün üç kardeş tarlaya gittik. Naciye eline bir sopa aldı ve kargaların ardından koşturdu durdu. Bir ara Makbule ile uzun süren bir konuşmamız oldu.
    Tarlanın ortasındaki kulübenin önüne oturduk ve yemeğe başlayacaktık ki, Naciye’nin yanımızda olmadığını fark ettik. Sağa baktık, sola baktık, Naciye neredesin diye bağırdık, Naciye yok. Neden sonra Naciye çıkageldi. Meğer karga peşinde koşarken çok yorulan Naciye kulübeye girmiş ve döşeğe yatıp uyumuş. Naciye’nin ortaya çıkmasıyla birlikte rahatladık ve yemeklerimizi yedik.
    --------------------------------------------------------------------

    BAHÇEDEKİ KUYU
    Ben yedi yaşındayken, babamı kısa süren bir hastalığın ardından kaybettik. O tarihlerde kadınlar bir işte çalışamadıkları için maddi sıkıntı içine düşmüştük. Onun için evimizin yanında bulunan küçük bir eve taşındık. Ertesi gün yeni evin bahçesine teftişe çıktım. Otların arasından yürüdüm. Sağda solda dut, erik, armut ağaçları vardı. Armut ağacının ilerisinde bir kuyu olduğunu gördüm. Kuyunun yanına sokulduğumda hayretler içerisinde kaldım. Yer seviyesinde olan kuyunun üstü açıktı. Annemi durumdan haberdar ettim. Annem komşumuz Ali Usta'yı çağırdı. Ali Usta kuyunun üstüne tahtadan bir kapak yaptı. Kilidi taktı. Anahtarı anneme verdi. Böylece kötü bir olay yaşanmadan kuyunun üstü kapatılmış oldu.
    --------------------------------------------------------------------

    ATATÜRK'ÜN ÇOCUKLUK ANISI: BENİ KOMUTAN SEÇERLERDİ
    Yeni evimiz küçüktü ama bahçesi büyüktü. Bu bahçede komşu çocuklarıyla askercilik oynardık. Askercilik oynarken, beni komutan seçerlerdi. Ben de karşımda hazır ola geçmiş arkadaşlara çeşitli görevler verirdim. Onlar da, emredersin komutanım deyip koşarak uzaklaşırlardı. Üç beş dakika sonra geri gelerek görevi tamamladıklarını söylerlerdi. Daha sonra onları sıraya sokar, uygun adım yürütürdüm.
    Bir gün bize tahtadan tüfekler hazırlayan marangoz Celal Amca oyunumuzu seyretmiş ve anneme: " Zübeyde Hanım, Mustafa'yı askeri okula göndermelisiniz. Kendisi iyi bir komutan adayıdır. " demiş.

    Atatürk'ün Çocukluğu - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994




    YanıtlaSil
Daha yeni Daha eski